Hititler veya Hitit İmparatorluğu tarihte Anadolu'da devlet kurmuş önemli uygarlıklardan biridir. Hint-Avrupa dil ailesine dâhildir. Hititler, MÖ. 2000 yıllarında Anadolu'ya göç ederek yerli Hatti beylikleri üzerinde hâkimiyet kurup Anadolu topraklarında çok önemli bir medeniyet kurmuşlardır.
Anadolu Yarımadası'nın bugün için bilinen en eski adı Hattuşaş Ülkesi idi ve bu topraklar 1500 yıl boyunca Hatti Ülkesi olarak bilindi. Bu ad o kadar yerleşmişti ki Anadolu'yu istila eden Hititler bile yeni yurtlarından söz ederken Hatti Ülkesi deyimini kullanmışlardır.
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hâkim olmuşlardır. Anadolu'ya geliş yönleri arasında, Kafkasya üzerinden, Çanakkale Boğazı'ndan ya da Karadeniz'den olmalıdır. En genel kabul gören görüş, Kafkasya üzerinden Anadolu'ya indikleri yönündedir.
Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu'ya MÖ 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya Kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.
Tarihteki ilk kralları Kuşşara kralı Leon Ugur'dır. İlk yerleşim yerleri ise Hattuşaş'dır. Pithana'nın oğlu Anitta zamanında başkentleri Neşa (Kaniş-Kültepe) olmuştur. Anitta, Hitit krallığının başkenti olan Hattuşaş'ı (Boğazköy), çok büyük hazineleri olduğunu tahmin ederek kuşatmış fakat şehirde herhangi bir şey bulamayınca kızarak şehri tamamen yakıp yıkmış ve “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuşaş’ı yeniden iskân ederse gökyüzünün (Fırtına Tanrısı’nın) laneti üzerinde olsun." Diyerek o ünlü lanetini savurmuştur.
Daha sonra Anitta'nın soyundan gelen torunu, Hattuşaş'ı büyük dedesinin bedduasına rağmen Hitit krallığının başkenti yapacak ve kendisine de "Hattuşili" adını verecektir. Hattuşaş Antik Kalıntıları bugün UNESCO'nun Dünya Kültür Mirasları listesinde yer almaktadır. Hititler yerli halkın ekonomik ve kültürel etkilerinden etkilenerek dil ve dinlerini benimsemiş ve ırklarını Hatti ırkının içinde eritmişlerdir.
Hititler, Asurluların Anadolu’dan çıkmak zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlar, Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Hattuşaş’dır. (Boğazköy). Hitit tarihi MÖ 1650 - MÖ 1450 Eski Krallık Devri ve MÖ 1450 - MÖ 1200 İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir.
Hitit Devleti'nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu'nun yerli sanatıyla birleşmiş, sanatta, boyutlar büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmaya başlamıştır. MÖ 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır. M.Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz Bölümü’nde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’di.
I. Şuppiluliuma döneminde Anadolu’daki hâkimiyetlerini sağlamlaştıran Hititler. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya'nın bazı bölgelerini krallıklarına katmışlardır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmışlardır. Şuppiluliuma, Mısır'da Tutankhamon'un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilerek Kargamış’ı alıp Mittani Krallığı'na son vermiştir.
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen XXI. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’ olarak hüküm sürmüştür. Bu dönemde Muvattalli sarayını, Tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle Mısır’la anlaşmazlığa düşen Hititler bu anlaşmazlık sebebiyle Mısırlılarla, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nı yapmışlardır. (M.Ö. 1280)
Büyük Kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili / Urhi-Teşup tahta geçmiştir. O da başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.
Hattuşili Asur ve Babil Hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşması imzalamıştır.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III. Hattuşili yetkin idarecilik anlayışı sayesinde önemli politik başarılar ve uluslararası takdirler kazanmış, tahta boşuna çıkmadığını göstermeyi bilmiştir.
MÖ. 1200 den itibaren Hitit İmparatorluğu’nun giderek gerilemeye ve bu gerilemenin sonunda yıkılıp tarih sahnesinden çekilmesinin çeşitli nedenleri olmasına rağmen asıl nedenlerin başında Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar gelmektedir.
Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir. Çöküş konusundaki bir diğer görüş de MÖ. 1200 yıllarında batıdan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandırılan toplulukların istilasıdır.
İmparatorluk sonrası dönemde Hitit kültürü, beylikler ve şehir devletleri tarafında bir süre daha devam ettirilmiştir.
HİTİT İMPARATORLUĞU’NUN YAPISI:
Hitit Devleti, kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu. Yönetimin politik organı Pankuş'tur (İmparatorluk Meclisi). Herhangi bir politik sorun olduğunda Pankuş kral tarafından çağırılmaktaydı. Fakat Pankuş kralı bile denetleme yetkisine sahipti. Yani Pankuş, kralın kararları hakkında söz sahibi bir kurul ve böylelikle de onun mutlak hâkimiyetinin tek denetleyicisiydi.
Pankuşlarda yönetim hakkında kararlar alınıp oy birliğine sunulurdu. Pankuşlar ilk olarak Hititlerde yapılan bir imparatorluk meclisidir. Pankuşlarda gerekli ağır gereksiz hafif ceza verilmez. Pankuş yönetiminde (imparatorluk meclisinde) herkes eşit haklara sahip olmadığı halde her insan özgürce fikirlerini dile getirebilirdi.
YAZI VE DİL
Hititçe, bugüne kadar bilinen en eski Hint-Avrupa dilidir. Hitit İmparatorluğu'nda bunun dışında Luvian ve Pala dillerinde olduğu gibi Hititçeyle az ta da çok akraba olan başka diller de kullanılmaktaydı. . Bu dillerle beraber Hititçe, diğer Hint-Avrupa dillerinden kelime hazinesi açısından kısmen farklı olan Hint-Avrupa dillerinin Anadolu kolunu oluşturmaktaydı.
Bunun yanında farklı yazılar da kullanımdaydı. Resmî diplomatik yazışmaları ve saray arşivleri Asur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken kayalardaki kabartmalar ve yazıtlar için Hiyeroglif denilen yazı kullanılırdı. Bugün, bu harflerle yazılan dilin bir Luvca lehçesi olduğu bilinmektedir. Hurrice de önemli bir diplomatik yazışma diliydi ve bilhassa Mittani İmparatorluğu'yla yapılan yazışmalarda kullanılırdı.
HİTİT DİNİ
Hitit dini çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır. Hititlerde tanrılar, tıpkı insanlar gibidir. Fiziksel şekilleri insan gibi olduğu kadar ruhen de onlarla aynı olup insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler.
Ancak ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezalandırmaya hazırdırlar. Bir Hitit metni, insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı-insan ilişkilerini bey-hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir.
Hitit devletinin panteonu, Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur. Hitit devletinin başlangıcından itibaren baş tanrı, fırtına tanrısı Teşup’tur. Kozmik dönemi (kâinatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan O'dur. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir.
YÖNETİM MERKEZİ
Anadolu'da ilk kez organize devlet kuran Hititler’in başkenti olan Boğazköy (Hattuşaş), dağlık-engebeli bir arazi kurulmuş olup Çorum'a uzaklığı 82 km 'dir. Boğazköy'ün gerçek tarihi MÖ 1900'den az sonra başlar.
Geç Hitit ve Asur belgelerinden öğrendiğimize göre Boğazköy; Hattuştu ve Pijusti adlı krallarla son bulan bir hanedanlığın merkezi idi. MÖ. 19 ve 18.yüzyılda Hitit öncesindeki dönemde Boğazköy'de, Hattiler ve Asurlu tüccarlar da konaklamaktaydılar. Şehirde Asurlu tüccarların ticaret yaptıkları "karum" denilen bir pazar yeri bulunmaktaydı.
Boğazköy, MÖ 1200 yıllarına kadar Hititler'in başkenti olma özelliğini korumuştur. İlk Hitit kralı olarak Hattuşaşlı anlamına gelen Hattuşili'yi görüyoruz.
Kentin asıl merkezini büyük kale teşkil eder. Büyük kalenin kuzeybatı yamacında Hitit İmparatorluk dönemine ait özel evler ile Büyük Mabedin yer aldığı "aşağı şehir" bulunmaktadır. Şehrin güney kısmını teşkil eden "yukarı şehir"; MÖ 13. yüzyıl kralları tarafından yapılmış sandık şeklindeki surlarla çevrilmiştir. Bu surda Kral Kapısı, Potern, Sfenskli Kapı, Aslanlı Kapı yer almaktadır. Yukarı şehir içinde Yenice kale ve Sarıkale tahkim edilmiş olarak yapılmıştır.
Hitit Krallığı; MÖ 1200'deki Deniz Kavmi Göçleri sonunda Trak asıllı kavimlerin baskıları sonucu yıkılmış olup, dolayısıyla Boğazköy de başkent olma özelliğini kaybetmiştir. MÖ 750 yılında Friglerin yerleşimine sahne olmuştur. Helenistik çağda ise Boğazköy; büyükçe bir yerleşim alanı olmaktan öte gidememiştir. Bizans çağında da iskân edildikten sonra Boğazköy’e 18. yüzyılda bugünkü sakinleri yerleşmiştir.
Antik Hattuşa harabeleri ile Yazılıkaya Açık Hava Mabedi birer açık hava müzesi olarak önem taşımakta olup, ayrıca Milli Park Projesi kapsamına alınmış ve Dünya Kültür Mirası listesine dâhil edilmiştir.
Merhaba. Acaba yukarıdaki (Hitit devri) haritasının daha net bir versiyonunu, yahut kaynagini paylaşabilir misiniz? Teşekkürler ve saygılar, Deniz
YanıtlaSil