Efsaneye göre Niobe yarı tanrı Lidya kralı Tantalos’un kızıdır. Tanrıça Hera ile birlikte büyümüşler. Zamanı gelince tanrıça Hera (kimi kaynaklara göre Leto) Tanrı Zeus ile Niobe ise Thebai kralı Amphion ile evlenmiş. Bu evliliklerden Tanrıça Hera’nın yakışıklı mı yakışıklı bir oğlu, güzeller güzeli bir kızı olmuş. Oğlunun adına Apollon demişler, kızına da Artemis… Öte yandan Niobe’nin da altısı kız altısı erkek 12 çocuğu olmuş.
Çok kibirli bir kadın olan Niobe biraz da Tanrıça Hera’yı kıskandığından olacak Sahip olduğu 12 çocuğuyla övünüp durur iki çocuğundan dolayı Hera’yı küçümseyip, alay eder, sağda solda çocuklarından ötürü Tanrıça Hera’dan daha çok saygı görmesi gerektiğini söylermiş.
Hera ile ilgili küçümseyici bu konuşmaları yüzünden kendisini uyaranları da umursamaz, bildiğinden şaşmazmış. Zaman böylece geçip gitmiş. Günlerden bir gün Niobe, Hera ile ilgili yine bazı küçümseyici sözler söylerken rüzgâr onun bu söylediklerini alıp Menderes nehri kenarında dinlenmekte olan Hera’nın kulağına fısıldayıvermiş.
Öfkesinden deliye dönen Tanrıça Hera hemen çocuklarını yanına çağırmış. Bu çağrıya cevap veren Güneş gibi parlayan yakışıklı mı yakışıklı tanrı Apollon ile güzeller güzeli tanrıça Artemis bir ışık demeti halinde annelerinin önüne gelip durmuşlar.
Tanrıça Hera, Niobe’nin yaptıklarını çocuklarına anlatıp onun cezalandırılmasını istemiş. Apollon ile Artemis de annelerinin bu isteğin karşılık vererek gümüş yaylarını kuşanıp Niobe’nin o çok övünmüş olduğu çocuklarının peşlerine düşmüşler.
Tanrıça Hera, Niobe’nin yaptıklarını çocuklarına anlatıp onun cezalandırılmasını istemiş. Apollon ile Artemis de annelerinin bu isteğin karşılık vererek gümüş yaylarını kuşanıp Niobe’nin o çok övünmüş olduğu çocuklarının peşlerine düşmüşler.
Bir öğle vakti Apollon Niobe’nin oğullarını Kitheron (spil) dağının kayalıklarla örtülü sarp yamaçlarında avlanırlarken bulup kıstırmış ve altısını birden görünmez oklarıyla yere sermiş. Bu haber duyulunca altı kız kardeş hiç vakit kaybetmeden kardeşlerinin ölülerinin bulunduğu dağa koşmuşlar. Ama yol uzun ve zahmetli olduğundan gidene kadar da hava kararmış ve gece basmış. Karanlıkla birlikte bu sefer Artemis gökyüzünde pırıl pırıl parlayarak ortaya çıkmış ve annesini üzen Niobe’nin kızlarını görünmez oklarıyla avlayıp erkek kardeşlerinin yanlarına yıkıvermiş.
Tam dokuz gün boyunca hiç kimse dağa çıkıp on iki kardeşin cenazelerini almaya cesaret edememiş. Bu yüzden cenaze törenleri de yapılamamış. Niobe’yse çocuklarının başına gelen bu felaketten dolayı günlerce ağlayıp durmuş ve tüm bu olanların sebebi kendisi olduğu için de acısı bir kat daha artmış. Kendini yerden yere vurmuş ama ne fayda giden geri gelmiyormuş. Acısı öyle büyümüş ki artık daha fazla dayanamayıp çocuklarının öldüğü dağa çıkıp tanrı Zeus'tan kendisini kayaya çevirmesini istemiş. Zeus, bu acılı annenin isteğini yerine getirip onu çocuklarının cenazelerinin başında kayaya çevirmiş.
Niobe kaya haline dönüşmesine rağmen gözyaşları yine de dinmemiş. Derler ki bu kaya zaman zaman ağlar acısını taze tutarmış. Halk da onun bu özelliğinden dolayı ona “Ağlayankaya” adını vermiş. Ve yine derler ki çevresinde oynayan çocukları gördüğünde bu gözyaşları kesilirmiş.
Efsane bu dilden dile dolaşır durur. Bugün biz bu efsaneyle ilgili olarak duyduklarımızı, dinlediklerimizi kendi meşrebimizce bu şekilde anlattık, yarın başkaları gelip bir başka şekilde anlatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder