Asur İmparatorluğu, yukarı Mezopotamya olarak adlandırılan Kuzey Irak’ı ve Güney Doğu Anadolu’yu da içine alan bölgede küçük krallıklar halinde yaşayan bir Sami toplulukken özellikle M.Ö. 2000 sonrası bir araya gelerek doğu-batı arası küresel ticaretten de faydalanarak gelişip, topraklarını genişleterek ülkelerini imparatorluğa dönüştürmeyi ve İlk Çağ Ortadoğu coğrafyasının en büyük imparatorluklarından biri durumuna kadar yükseltmeyi başarabilmiş bir eskiçağ halkıdır. Başkentleri Ninova'dır.
Asurlar M.Ö. 2000 li yılların başlarından itibaren, özellikle de Anadolu’da koloniler kurarak bu bölgeye yazıyı taşıyan ilk halk olmuşlardır. Önceleri M.Ö. 2. bin yılın büyük bir bölümünü Mitanniler’e bağımlı kalmış olsalar da M.Ö. 14. yy. da bağımsızlıklarını kazanıp, Yukarı Mezopotamya ve zaman zaman da Suriye’nin kuzeyine egemen olmuşlardır.
Bölgede yapılan çeşitli kazılarda ortaya çıkan tarihi eserlerin öğretmiş olduğu bilgilerden anlaşıldığına göre Asurların ilk müstakil bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması M.Ö. 2. bin yılın başında Kral İllusuma iktidarı zamanında olmuştur. İllusuma’dan sonra gelmiş olan İrisum ve İkunum Asur devletini daha sağlam bir yapıya kavuşturup, daha mamur bir hale getirilmişlerdir. Birinci Sargon zamanında da devletin sınırları doğuya doğru genişletilmiştir.
Asur İmparatorluğu, en güçlü dönemini M.Ö 1280 li yıllarda hüküm sürmüş olan I. Şalmanezer ve ondan sonra gelen krallar zamanında yaşamıştır. M.Ö. 1208 de I. Tukulti-Ninurta'nın ölümünden sonra gerileme dönemine giren Asurlar I. Ashur-Resh-İshi ve onu tahttan indirerek yerine geçen oğlu I. Tiglat-Pileser zamanında tekrar güçlenip Asur topraklarını Babil'den Akdeniz'e kadar genişleterek Fenike denizcilerini vergiye bağlamışlardır.
Yine yapılan çeşitli kazılardan ele geçen tabletlerin okunmasından öğrenildiğine göre II. Asurnasirpal gaddar bir kral olarak bilinmektedir. Bu tabletlerde fethetmiş olduğu ülkelerin halkları üzerinde acımasızca uyguladığı işkencelerle ilgili olarak pek çok öykü yer almaktadır.
Her ne kadar I.Tiglat-Pileser zamanında kısa süre yeniden eski gücüne kavuştuysa da, bunu izleyen dönemde Asurlar bölgede yarı göçebe halinde yaşayan Aramilerin akınlarıyla yıpranarak yeniden gerileme dönemine girdiler. Uzun bir dönem toparlanmaya çalışan Asurlar eski güçlerinden çok şey kaybetmiş olsalar da M.Ö. 883-859 arasında hüküm süren II. Asurnasirpal zamanında eski topraklarını yeniden geri almayı başarmışlar ve bu tarihten sonra M.Ö. 7. yüzyılın sonuna kadar III. Tiglat-Pileser, II. Sargon, Sinahherib ve Asarhaddon gibi güçlü kralların önderliğinde Basra Körfezinden Mısır'a kadar uzanan toprakları egemenlikleri altında birleştirerek Asur İmparatorluğu’nu en geniş sınırlarına ulaştırdılar.
Çivi yazısı da denen Sümer yazısı en eski yazıdır. Bu yazı kil tabletler üzerine yazılıyor, sonra bu tabletler pişiriliyordu. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan bu tür tabletlerin bazıları 5.000 yıl öncesine aittir. Asurluların kullanmış oldukları yazı da bu çivi yazısının bir türevidir. Asurların tarihlerindeki büyük olayları kayda geçiren ilk halk olduğu söylenebilir. Bulunan tabletlerde Asurlara ait olduğu bilinen şiirler ve dini şarkılar da yer almaktadır. Asurlar, yazdıkları tabletleri büyük kitaplıklarda saklıyorlardı. Asurbanipal'in Ninova'da bulunan "tablet evinde, değişik konuları içeren 25 binden fazla çivi yazısı tableti vardı.
Zalimlikleri ve savaştaki atılganlıklarıyla tanınan Asurlular, Yaşadıkları dönemde anıtsal eserler da bıraktılar. Ninova, Asur, Kalah (Nimrud), Dur Şarrukin (Horsâbad) ve başka yerlerde bulunan kalıntılardan anlaşıldığına göre, Asurların mimaride ve sanatta da ileri düzeye geldikleri görülmektedir.
Asur sanat ve mimarisinde Sümerlerin izleri görülür. Onlar da Sümerler gibi tapınaklarını ve saraylarını pişmiş kil tuğlalarla yaptılar. Kentlerin merkezine yerel tanrılar adına tapınaklar diktiler. Tapınaklarını, merdivenler ya da eğimli yollarla çıkılan geniş platformların üzerinde yükselttiler. Asur başkenti Ninova bu mimari eserlerin en önemli olanlarını içinde barındırmaktaydı. II. Sargon'un Ninova yakınlarında yaptırdığı görkemli sarayının bine yakın odası olduğu bilinmektedir.
Asurlular yapılarını Babillilerden farklı olarak süslüyorlardı. Babilliler yapıların duvarlarını renkli sırlı tuğlalarla kaplarlarken. Asurlular kalın ve yassı kireçtaşı ya da kaymaktaşıyla ördükleri duvarlara savaşları, avcılığı, din ya da saray yaşamını konu alan sahneler oyuyorlardı. Asur tapınaklarının ve saraylarının kapılarını, insan başlı aslan ya da boğa heykelleri süslüyordu. Kentler, planlı biçimde kurulmuştu ve geniş caddeleri vardı. Su gereksinimi, büyük su kanallarıyla karşılanıyordu.
Asurlar geniş Ortadoğu coğrafyasında ve Anadolu’da büyük ticaret kolonileri kurarak ticareti geliştirdiler. Kurmuş oldukları bu ticaret kolonileri vasıtasıyla Anadolu’nun yazılı devrinin başlamasına da katkı sağladılar. Asurlar her ne olursa olsun Mezopotamya’nın en geniş devletini kurmayı başarmış bir halktır. Günümüzde Adıyaman sınırları içinde bulunan Nemrut dağındaki heykellerin bir kısmı Asurlara aittir.
Daha sert yaptırımlar içerse de Asurluların da Hammurabi kanunları gibi kanunlara sahip oldukları bilinmektedir. Asurlar da çağdaşları gibi çok tanrılı bir dini inanışa sahiptirler. Onlar da büyük ölçüde Sümerlerin ve Babillilerin dinleri ve tanrılarını paylaşıyorlardı. Ama en büyük tanrılarının adı, Asur'du. İştar adıyla bilinense baş tanrıçalarıydı.
Çivi yazısı da denen Sümer yazısı en eski yazıdır. Bu yazı kil tabletler üzerine yazılıyor, sonra bu tabletler pişiriliyordu. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan bu tür tabletlerin bazıları 5.000 yıl öncesine aittir. Asurluların kullanmış oldukları yazı da bu çivi yazısının bir türevidir. Asurların tarihlerindeki büyük olayları kayda geçiren ilk halk olduğu söylenebilir. Bulunan tabletlerde Asurlara ait olduğu bilinen şiirler ve dini şarkılar da yer almaktadır. Asurlar, yazdıkları tabletleri büyük kitaplıklarda saklıyorlardı. Asurbanipal'in Ninova'da bulunan "tablet evinde, değişik konuları içeren 25 binden fazla çivi yazısı tableti vardı.
M.Ö. 7. yy. dan başlamak üzere Asur İmparatorluğu çöküş sürecine girmeye başladı. İmparatorluk egemenliğindeki halklar merkezi yönetime karşı başkaldırdılar. Ve bu arada bölgede göçebe halinde yaşayan Medler Keldanilerle ittifak kurarak çeşitli akınlarla M.Ö. 612 de Asur topraklarını ele geçirdiler ve başkent Ninova'yı yerle bir ederek Asur Krallığı’na son verip tarih sahnesinden sildiler. İmparatorluğun çökmesiyle birlikte Asur halkı tarihi kayıtlardan silinmiştir. Tarihi kayıtlarda yer almasa da son olarak Harran ve çevresinde yaşadıkları ve bölgenin diğer halkları içinde asimile olarak ortadan kalktıkları bilinmektedir.
DERLEME